15 Temmuz 2024 Pazartesi

Bana Gelenler Geliverir Bazen

Bana gelenler geliverir bazen. Gelenlerin kim oldukları meçhul, geliverdikleri yer ise belli: Ben. Burası ben'in ülkesi ya da benim ülkem. Ruhum sıkıştı yine. Geçen gün de vantilatörün motoru sıkışmıştı. Hava da çok sıcaktı. Bastım tuşuna; hororo hororo hororo. Tabii hemen kapattım, çünkü gürültüye gelebilen bir yapım yok. Yaşlanıyorum sevgili okuyucum. Eskidenmiş mutlu anları koleksiyona dahil etmek, şimdi bir ayağım çukurda, yaşlanıyorum. Neyse, ne diyordum? Vantilatör. Yağladım, geçti gürültü. İki "fıst" hamlesi ile serinliğe "merhaba" dedim. Ruhumun dışa açılan noktasını bulsam -ki "nokta" hayli boyutsuz ve minik bir arkadaşımız- işte oradan fıst fıst diye yağlayabilsem ve rahatlasam ne güzel olurdu. Ama yok, mümkün değil. En azından vantilatörüm hâlâ güzel güzel üflüyor. Yoksa, sıkıntının dehlizlerinde oradan oraya sürünürken bu sıcaklara tahammül edemezdim. Ah! Ruhum da üflüyor bugün! Kendimin kendine tahammülü olmayan şahane günlerimden biri. Yoksa ben niye geleyim blogun başına da başının etini yiyeyim kendi kendimin.
***
Bana gelenler geliverir bazen. Birkaç bavul birden, sanki haftalarını bende geçirecek gibi. Hiç misafirperver olasım yok, ama nereden baksan on senesi böyle geçti ömrümün. Gelene "höst" diyemedim, içime öküz oturdu, hasat edemedim. Bu cümleler aklıma nereden geliyorsa! İçim çok sıkılırken blog değil de roman yazmaya başlasam birkaç kalın kitabım olurdu. Neyi yapmak istesem hiçbirini yapamayacak gibi hissediyorum. Birkaç şeyi de aslında istediğimi sanırken, olduklarında pek de bir şey hissetmedim. Serap gibi belki. İstediğimi sandım, ama aslında öyle değilmiş. Çölde gözlerime toz kaçıyor bazen, ağlayasım geliyor, ama o kadar sıcak ki gözyaşlarım bile kurudu. Su içsem... Oda sıcaklığı kışın elektrikle bile ulaşamadığım kadar yüksek, haliyle sürahim de çok sıcak ve içesim gelmiyor. Üstelim karnım aç. Geçen sene bu zamanlara göre iki kilo aldım sevgili okuyucum. Sıkılmak bana yarıyor. Sıkıntılarımın öz kütlesi hiç de küçük değil.
***
Şarkı listesi fonda takılıyor. Pinhani çıktı, "Sakinleştim" diyor. Daha ne kadar sakinleşebilirim. Biraz hareket istiyorum, ama dibi tutmuş pilav tenceresi gibiyim. Her pirinç tanesi aşkı bulmuşçasına tencereye bağlandı. Bu arada ukulele aldım. Sekiz yıldır aklımdaydı; işte benim harekete geçme hızım! Nilipek'in "Senden Uzakta" şarkısında görmüştüm ilk kez. Şimdi onu açtım.
***
Sevgili okuyucum, yemeğimi yedim, karnım tok.
***
Bana gelenler geliverir bazen. Gelsinler de zaten. Yoksa ne tekdüze olurdu hayat. Önemli olan gelenlerin karşısında direnmeyerek yaşamaya devam etmek, ama kendini akıntıya tamamen de bırakmamak. Küçük çapta bir sel gibi olduktan sonra, biraz hasar yaratsa da toplanır nihayetinde. Bazen sevdiğin bir yemekle bile daha iyi hissedebilirsin, şimdi olduğu gibi. Birkaç paragraf önce sıcakta eriyen bir domatesken şimdi eriyen yerlerimi salça yapıp o salçayla leziz tostlar yemeyi hayal ediyorum. Her ne kadar iki kilo alsam da iki haftadır yediklerime dikkat ediyorum, sabahları yüzüyorum. Birden değilse de yavaşça daha iyiye doğru gideceğim.
***
Çok kitabım var, epeydir okumuyorum. Bugün başlayacağım.
***
Sevgili okuyucum geldiysen merhaba ve tabii ki hoşça kal. Sen yoksan da ben çoktan kendime geldim.