11 Aralık 2023 Pazartesi

Bugün Benim Doğum Günüm

En son ne zaman masamın başına geçip bir yazının içine kendimi bıraktım? Hatırlamıyorum. Oysa ben, en çok hafızamla övünürdüm. Gerçi övünmeyi de beceremem. Belki de buna değer bir şey yaşamadığım için. Bilmiyorum. Bir insanın ne için yaşadığının hâlâ bilincinde değilim. Hâlâ; bu sözcüğün sarf edildiği andan önce çokça takvim yaprağı eskitilmiştir. Bütün o geçip giden günlerin sonrasında “hâlâ” deriz. Hâlâ buradayım, gidebilecek başka bir yer veya kimse yok. Aylar sonra yeniden, geçmiş zaman benlerimi dizdiğim şu koleksiyonun kapısından girdim... Eskiden bir ara mutlu olmayı çok önemserdim. Mutlu olduğum anlara büyüteç tutmak için buranın adını “mutlu anlar koleksiyoncusu” diye uydurmuştum. Epey de sevmiştim bu öbeği, hatta bir logo bile çizmiştim, kenarda hâlâ durur. Denize ve göğe karışmış bir yelkenli, minik de olsa gülümsemeye çalışan bir yüz.

Kıştan bir gün. Eskiyen yılın son ayı. Benim için aynı zamanda yeni yılın da ilk ayı. Çünkü ben Aralık’ta doğan bir çocuğum. Çocuktum. Eskiden. Büyüyemedim gerçi. Acaba nasıl büyüneceğini bilmediğimden mi? Pek çoğu büyüdü, kocaman oldular. Benimse gözlerimin altında çizgiler çıkarken ruhum hep salıncak üstündeydi. Bugün benim doğum günüm. Hava soğuk. Çayım da soğudu. Ben hâlâ sıcağım, hâlâ yaşıyorum. Ama eksik, pek çok açıdan. Mesela burada son yazdığım yazıda, o zamanlar yazılarımın sonuna soru işaretli bir cümle bırakırmışım, “Neye tutkulusun?” diyerek sözü bitirmişim. Aslında o soruları, bu koleksiyonun birkaç okuyucusundan başka kendim için de soruyordum. Çünkü bir şeyi ne kadar görünür kılarsan o denli fazla düşünebiliyorsun. Neye tutkulu olduğumu bilmiyordum ve bu insan yaşamı için sonsuz bir kara delik gibi. O sorudan bu yana iki yıldan fazla zaman tükettim. Cevabı hâlâ bilmiyorum.

Bunca gün, hafta, yıl… Nasıl sürdü yazmadan? Oysa benim kendimi ifade edebildiğim en iyi yoldu yazmak. Şimdi bakıyorum da içimde tortu gibi birikmişim. Belki de bundan dolayı tıkanmış hissediyorum. Kendi kendimin tuz ruhu olabilir miyim? Mesela kıyıma ahşaptan bir bank çekmişim, oturmuşum üstüne ve kendimi izliyorum. Kokum her dalgada biraz daha sarıyor beni, ruhuma işliyor deniz tuzu. Görmediğim bir yerde onca balık var, yüzüyorlar, içimde bir heyecan, her şeye rağmen… Kendi içimdeki yaşamı ancak uzaktan seyrediyorum.

Sevgili okuyucum, gördüğün gibi pek de mutlu değilim.  Ayaklarım, kendi tortumun bataklığında debelenirken etraf oldukça karanlık. Arada kara sinek avlayan kurbağaların çıkardığı küçük seslerden başka bir şey duymuyorum. Bugünkü benden sıyrılmak, en azından iç sesimi içimden kurtarmak istediğim için yazdım. Bir de hâlâ blog yazan, koleksiyondaki güncellemeyi listesinde görerek buraya gelen ve doğum günümü kutlayan biri çıkar diye umutla yazdım. Çünkü insanın bazen sadece birkaç sözcüğe ihtiyacı oluyor.

Yalnızlığın dehlizlerinden selamlar sevgili okuyucum. 
Hâlâ varsan.

Bugün benim doğum günüm.



Not: Eskiden şarkılar da eklermişim yazılarıma. Buna da ekleyeceğim. Şarkı.